Doğruları ve Yanlışları…
Büyük bir felaketin sonrasında olağan dışı bir süreci yaşarken hissedilen duygular, verilen tepkiler olması gerektiği gibidir. Bastırılmaması; duygulara izin verilmesi büyük önem taşımaktadır.
Doğal afetlere her insan farklı türden tepkiler gösterir ve bu tepkiler tamamen normaldir. Böyle zamanlarda doğru tepkiden; olması gereken davranıştan söz etmemiz mümkün değildir. Bu denli büyük travmalar dayanışmanın gücü ile aşılabilir. Toplumsal dayanışmanın gücüne çok ihtiyaç duyulan bu günlerde depremi yaşayan kişilerle iletişim kurarken daha özenli olunmalıdır. Onları teselli etmeye çalışırken bazı söz ya da davranış biçimleri istemeden de olsa acılarını derinleştirebilir. Özellikle “hayattasın, şükret” gibi teselli cümleleri iyi hissetmelerinden ziyade kendilerini suçlu hissetmelerine neden olabilir. “Uyuyor muydun, nasıl fark ettin, ne yaptın, nasıl sallandınız, sesi nasıldı” gibi sorular belirsizliği gidermek adına önemli olsa da bu sorular kişinin travmasını yeniden yaşamasına başka bir deyişle tetiklenmesine neden olabilir. Benzer soruları başkaları da soracağından; tekrar tekrar yanıtlamak kişi için çok zorlayıcı olacaktır. Bu nedenle depremi yaşamış kişiler anlatmak istemedikçe onlara sorular ile yaklaşmamak en doğru davranış biçimidir. Kişi kendisi detayları ile anlatmak istiyorsa bu durumda da sadece dinlemek, yanında olduğunu hissettirmek yeterli olacaktır. Bu konuda yapılan çalışmalar, deprem hakkında yakınları ile konuşmanın bireylerin deprem sonrasında başvurdukları baş etme stratejileri içinde başta geldiğini göstermektedir.
Süreç, beraberinde yüksek sese karşı aşırı hassasiyet, her an deprem oluyormuş hissi veya beklentisi, yoğun korku, uyku bozuklukları ve yeme düzeninde bozulmalar getirebilir. Yardımcı olmak amacıyla bu konularda baskı uygulamak kişinin kendisinde “normale dönemeyeceğim” ve benzeri yanlış yorumlamaları doğurabilir. Afeti yaşayanlar sağlıklı düşünebilmekte; kendilerini ifade etmekte bir süre zorlanabilirler. Afet öncesi rutinine geri dönmesi zaman alabilir. Çevresindekilerin desteği; söyledikleri ve söylemedikleri kişinin iyileşmesine katkı sağlar. Hemen eski yaşantısına dönmelerini beklemek ve hiçbir şey olmamış gibi davranmalarını istemek gerçekçi bir beklenti olmaz.
Afetlerden sonra yaşanan korku ve kaygı çocuklar için de çok zorlayıcıdır. Depremi yaşayan çocuklar “neden” sorusu ile yaşadıklarını anlamlandırmak isterler. Yetişkinler, çocukların sorularını sabırla yanıtlayarak ve gelişim düzeylerine uygun ifadeyle süreç hakkında onları bilgilendirerek rutinlerine dönmelerine ve olay ile baş etmelerine katkı sağlarlar. Cevabı bilmedikleri sorularda gerçek olmayan cevaplar bulmaya çalışmak yerine bilmediklerini ancak onun için öğreneceğini söyleyerek konu hakkında bilgi edinip hemen ardından çocukla paylaşabilirler. Fiziksel temas kurarak, güzel anılardan konuşarak ve umut verici hikayeler anlatarak depremi yaşayan çocuklara destek olabilirler.
Deprem sadece evleri, binaları ve hatta şehirleri yıkmaz; bizim güven duygumuzu da derinden sarsar ve yıkar. Bu nedenle güven duygusunun yeniden inşası hepimiz için çok kıymetlidir. Güven duygumuzun yeniden inşa edilebilmesi için birbirimize şefkat, saygı ve anlayış göstermemiz gerekmektedir. Bu zor zamanlar, dayanışma içinde hep birlikte aşılır…
Uzm. Psk. Gizem Naz Gezgin Direksiz