Yunanca Ethos, yani kişilik, şahsiyet anlamına gelen etik, 2008 yılından itibaren her yıl T.C. Kamu Görevlileri Etik Kurulu’nun kuruluş tarihi olan 25 Mayıs’ta ülkemizde “Etik Günü” olarak önemini gündeme taşıyor, aynı günün yer aldığı hafta da “Etik Haftası” olarak kutlanıyor.
İnsan yaşamı boyunca sürekli bir karar verme sürecini içindedir, attığı her adımda, her davranışında bir karar verir, bir tercihte bulunur. Aldığı kararlar, attığı adımlar, etik ilkeler süzgecinden geçmişse “ahlâkî” olur. Aslında sıkça “Ahlak” kelimesi yerine kullandığımız “etik”, felsefenin bir disiplinidir ve soyuttur, davranışlardan ziyade bir düşünme sistematiğidir. Etik “doğru ve yanlış” davranış teorisi iken “ahlak” bu teorinin pratiğidir. Etik “ilkeleri”, ahlak ise “davranışları” yani “eylemleri” betimler. Etik “değer yargılarımızı”, ahlak; bu değer yargılarını hayata geçirme tarzımızı gösterir.
Gelenek, görenek, örf ve adetler ahlakın içinde yer alır. Ahlak kuralları, toplumdan topluma veya bir toplumun farklı dönemlerine göre değişebilir esnekliğe sahiptir.
“Ahlaklı davranış”tan kastedilen; “doğru” ve “iyi” olan davranıştır. Neye göre, kime göre “doğru” sorusunun yanıtı, toplum düzenini sağlayan, toplumun geneli tarafından benimsenmiş kurallar ve normlar bütününe göredir.
Etik ve ahlakın farkını açıklayan bir örnek; sporcular ve spor eleştirmenleridir. Sporcular icraatı yapar, eleştirmenler ise yorumlar. Bunun gibi etik de ahlakı yorumlar. Etik; felsefenin Aristotales tarafından kurulan önemli bir dalıdır. Ahlaki pratiğin kuramı olan etiğin alanı daha evrenseldir. Etik düşünce ve ahlaki davranış söylemlerinin ikisi de doğrudur.
Bir davranışın “iyi” ya da “kötü” olarak değerlendirilebilmesi için davranışın sonuçlarına mı bakmalıyız, nedenlerine mi? Bu soruyu iki örnekle yanıtlamak mümkün. İlk örnekte bir hırsız, gece yarısı, bir evin penceresini açıyor ve içeri girerek maddi olarak değerli gördüklerini çalıyor ve çıkarken pencereyi açık bırakıyor. Bu sayede evdeki soba gazından zehirlenmek üzere olan ailenin hayatını kurtarıyor. İkinci örnekte ise bir cerrah, saatlerce süren uğraşısının ardından hastasını kaybediyor, yani hastası yaşamını yitiriyor. İlk örnekteki eylemin sonucu hayat kurtarıyor, ikinci örnekteki eylem ise ölümle sonlanıyor. Ünlü düşünür Kant, eylemin iyi niyetle yapılmış olmasını, söz konusu eylemin “iyi” olarak değerlendirilmesi için yeterli görüyor.
Auguste Comte’a göre etiğin başlıca işlevi, elden geldiğince insanlığın ilerlemesine yardım etmektir. Sokrates için etik bireysel bir olgudur ve kişinin yalnızca kendi vicdanı, kendi bilinciyle ilişkilidir. Yaptırımı ise vicdanidir. Durkheim, başkalarını düşünerek yapılan her hareketin, etik kurallarına uygun olduğunu öne sürer. Etik, 21. yüzyılda daha çok kurumsal alana çekilmiştir. Kurumsal ve kamusal ilişkilerde insani değerlerin, adaletin, hakkaniyetin gözetilmesini hedefleyen iş ve meslek etiği kavramı daha fazla karşımıza çıkmaktadır. Etiği pek çok alt başlığa ayıranlar olduğu gibi etiğin “tek” olduğunu öne süren düşünürler de vardır.
Bilinmesi ve içselleştirilmesi gereken en önemli şey; etik değerlerin, insan yığınlarını “topluma” ve insanları “bireye” dönüştürebilecek güçte bir altyapı oluşturabileceğidir. Etiğin Yunanca kökeni Ethos, yani kişilik, şahsiyet anlamında ele alınmasıyla; yani etiğin şahsiyetimizin özü kabul edilmesiyle; gelecek kuşaklara gururla taşıyacağımız, yaşanılası bir dünya var olacak.